“Savaş ya da Kaç Mekanizması (Fight or Flight Response)” tehlike veya saldırı anında içgüdüsel olarak tepki vermemizi sağlayan sistemimizin bir parçasıdır. Gelen tehlikeye karşı koymak veya sözkonusu tehlikeden kaçabilmek için ihtiyacımız olan enerjiyi oluşturarak “hayatta kalma”mıza hizmet eder ve çok değerlidir.
Stres moleküllerinin üretiminden sorumludur. Beynin ilkel bölümü, stres molekülleri olan Kortizol ve Adrenalin üretmekle meşgulken zaman ve mesafe mefhumu kaybolur. Böyle zamanlarda, normal şartlarda belki de yapamayacağımız şeylerle ilgili birçok olay yaşamış, hikaye duymuş ya da bizzat şahit olmuşuzdur.
Epifiz bezinin simya laboratuvarı ise beyine mutluluk molekülleri göndermek üzere tasarlanmıştır, yüksek stres varken beyin neşe ve birlik yaratan mutluluk molekülünü üretmez hale gelir.
Bireyde bir hal veya diğeri hakim olur.

Yıllar içinde, bulunduğum Şamanik eğitimlerde kadim bilgeliği modern bilim ile buluşturma şansım ve bu aktarımları alanının saygın hocalarından alma şansım oldu. Niyetim, yolda nörobilimden beslenirken edindiklerimi yeri gelmişken, bu konuda sizlerle de kısaca paylaşmak.
Konumuza dönersek;
Sorun, gündelik hayatımıza artık neredeyse paralize olmuş bir Savaş ya da Kaç tepkisiyle devam etmeye çalışmamız ve bu halin ihtiyaç olsun olmasın hep devrede olmasıyla, artık bedenimizin, organlarımızın etkilenmeye başlaması.
Yoksa bir miktar stresin harekete geçmemizde, başladığımız işleri bitirmemizde, anlamlı tepkiler oluşturmamızda olumlu etkilerinin olabileceğini hepimiz biliyoruz.

HPA Ekseni (Hypothalamic- Pituitary-Adrenal Axis) olarak da adlandırılan Savaş ya da Kaç tepkimiz sürekli tetiklendiğinde, ürettiği adrenalin, kortizol ve steroid hormonları beyin hücrelerimiz için de toksik ve yıkıcı bir etkiye sahiptir. Steroid hormonu geçmiş bitmiş ve stres yaratmış konularla ilgili sinir sistemimizde “teybi başa saran” bölümleri canlı tutar ve olası diğer senaryoları zihnimizde tekrar tekrar düşünürken buluruz kendimizi.

Bu tepkimiz sakinleştiğinde ise beynimiz bilinç ve mutluluk moleküllerini pompalayan laboratuvarı çalıştırmaya başlar. Doğal ve içsel bir süreç olarak gerçekleşir. Bağırsak floramızı gözetmek ve beslenme şeklimiz çok büyük önem taşır.

Şu sıralar şeker ihtiyacınız hat safhadaysa, uyuyor ama dinlenmiş kalkmıyorsanız, dingin kalamıyorsanız, zihniniz çılgınca düşünceden düşünceye koşturuyorsa veya meditasyona oturuyor ve yapamıyorsanız, Savaş ya da Kaç Tepkinizin RESET’lenmesine ihtiyaç duyuyorsunuz demektir.

Doğada “hayvanlar” tehlike anı geçtiğinde tüm vücutlarında bir titremeyle ve 6 ila 8 haftalık olana dek de “bebekler” Moro Refleks ile bu uyarı etkisini kendi başlarına ve içsel mekanizmalarıyla silkeleyip atabiliyorlar. Daha ileriki yaşlardaki insanların kendi kendine RESET’lemeleri mümkün olmadığı için yıllarını böyle geçirebiliyorlar.

Bu döngüden çıkamamış olan kişide sürekli bir “güvensizlik”, “korku” ,“endişe” hali görülür, ayrıca “aşırı tepkisellik”, “tehlike sinyallerini doğru okuyamama” ve “bazı fırsatları kaçırma” gibi durumlara sebep olabilir.
Bir hocamın deyişiyle: “Korku insanı küçültür, yaşamdan alıkoyar; Sevgi ise genişletir, hayat verendir.”

Şamanlar, HPA eksenini RESETLEmenin yolunu biliyor ve bu kadim bilgiyi kişilerin yaşama yeniden güvenmeleri için değerlendirebiliyorlar. Bu enerjetik uygulama ile tam bir huzur ve derin dinlenmenin gerçek anlamda deneyimlenmesi mümkün oluyor.
Birlikte çalıştığım kişilerin bazen senelerdir ilk defa böyle bir dengelenme deneyimlemiş olmasına veya bedenlerinin bilgeliğinin bu terapötik ve hücresel seviyedeki deneyime kendiliğinden cevap vermesine şahit olmaktan şükran duyuyorum.
Bahsettiğim kadim yöntemi günümüzde De-coupling (Dengeleme) olarak adlandırıyoruz.

 

Ormandan gelen şifa geleneğinde ise buna “Jaguarı ağaçtan indirmek” deniyor.
Jaguar aynı zamanda ikinci çakrayı ve adrenal sistemi temsil ediyor.
Tetikte olan bir jaguar, ancak sevginin kozmik ritimi ile çağrıldığında ağaçtan indirilebilir, tam olarak sakinleyebilir, huzurlanabilir ve şimdi gerçek anlamda dinlenebilir.

 

Şükranla,
Güzelliklerle,

Sezin.